Uzay: Veri merkezlerini neden yörüngeye gönderiyoruz?

Reims merkezli girişim Latitude, 14 Mayıs Çarşamba günü Emirlik şirketi Madari Space ile stratejik bir anlaşma imzalandığını duyurdu. Bu ortaklık, verileri depolamak ve işlemek üzere tasarlanmış bir mikro uydu takımyıldızını yörüngeye yerleştirmeyi amaçlıyor. Amaçları: Uzay ortamından yararlanarak sunucuları güneş enerjisiyle çalıştırmak ve aynı zamanda onları veri iletim uydularına yaklaştırmak.
Dünya'da veri merkezleri soğutma ve veri işleme için dünya elektriğinin yaklaşık %1,5'ini tüketiyor. Yapay zekanın gelişmesiyle birlikte bu oranın 2030 yılına kadar iki katından fazla artması bekleniyor. Bu büyümeye CO2 emisyonunda da artış eşlik ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, bunların miktarı 2035 yılına kadar yılda 300 milyon tona kadar ulaşabilir. Bu tesisler tükettikleri enerjinin yanı sıra, en büyük sahalarda 160 hektara kadar varan devasa arazi alanları kaplamaktadır.
Latitude ve Madari, bu altyapıyı uzaya taşıyarak enerji maliyetlerini ve karbon ayak izlerini azaltmayı umuyor. Sunucular, panellerin neredeyse sürekli güneş ışığına maruz kalmasıyla sürekli ve ücretsiz güneş enerjisiyle çalıştırılacak. Alçak yörüngeli bir uydu, Dünya etrafındaki dönüşünü 90 dakikada tamamlar; dolayısıyla her döngüde 45 dakika güneş ışığı alır. Gölge evrelerinde piller devreye girer.
Bu teknoloji aynı zamanda mekânsal verilerin işlenme ve kullanılma biçimini de değiştirebilir. Hava durumu tahmini, çevre izleme veya telekomünikasyon gibi görevleri yürüten uyduların, verilerini analiz edilmek üzere yer merkezlerine iletmeleri gerekiyor. Bu işlem önemli miktarda bant genişliği kullanır, iletimde gecikmelere neden olur ve bilgileri bilgisayar korsanlığı riskine maruz bırakır.
Uydulara veri merkezleri kurulması, verilerin doğrudan uzayda işlenmesine olanak tanıyacak, siber saldırılara açık kanallar üzerinden yapılan alışverişleri sınırlayarak tepki süresini iyileştirecek ve güvenliği güçlendirecektir. Bir diğer avantajı: Dünya üzerinde yer tasarrufu. Bu mekansal altyapılar yeryüzünde herhangi bir araziyi işgal etmediğinden, arazi kaynakları üzerindeki baskıyı azaltmaktadır.
Sunucuları uzaya gönderme fikri cazip olsa da, birçok teknolojik kısıtlama bulunuyor. Buradaki ortam özellikle düşmancadır: aşırı sıcaklıklar, yoğun radyasyon, mikro yerçekimi ve konveksiyon yoluyla ısının dağıtılmasının imkânsızlığı. Ekipmanın, Kevlar katmanlarıyla korunan titanyum veya alüminyum gibi ultra dayanıklı malzemelerden tasarlanması gerekecek. Nadir bulunan, pahalı ve çevreye zararlı malzemeler.
"Yeşil" olabilmek için bu veri merkezlerinin düşük karbonlu fırlatıcılar kullanılarak yörüngeye gönderilmesi gerekecek. Aslında bir uzay merkezinin emisyonlarının %70'i yörüngeye fırlatılmasıyla bağlantılıdır. Ayrıca uzay kirliliğine katkıda bulunmamak için kullanım ömrü sonunda yörüngeden çıkarma mekanizmalarının sağlanması da gerekecektir.
Tüm bu zorluklara rağmen fikir cazip. Microsoft, Madari Space ve Latitude'un yanı sıra 1 Nisan 2025'te duyurulan uzayda güvenli bir veri merkezi projesi için NASA ile iş birliği yapıyor. Eski Google CEO'su Eric Schmidt, yörüngesel güneş enerjisi altyapısı da geliştiren bir girişim olan Relativity Space'in başında bulunuyor. Avrupa da bu doğrultuda hareket ediyor, uzay sektöründe önemli bir oyuncu haline gelen Birleşik Arap Emirlikleri ile iş birliği projelerinin sayısını artırıyor.
Madari, 2026 yılında her iki tarafında 10 cm'lik "1U" tipi bir nano uyduyla ilk gösteriyi planlıyor. 50 kg'lık mikro uydulardan oluşan komple takımın bu on yılın sonuna kadar konuşlandırılması bekleniyor. Fırlatmalar, şu anda Reims'te geliştirilmekte olan Zephyr mini roketi aracılığıyla Latitude tarafından gerçekleştirilecek. Bu takvim tutturulursa, iki şirket bilişimde yeni bir çağın, yörüngedeki veri merkezlerinin öncüleri olabilir.
La Croıx