Roma'dan daha güzel bir amfitiyatroya sahip bir Avrupa şehrini ziyaret ettim

Pula, zengin Roma kökenlerine ve stratejik coğrafi planlamasına bir gönderme olarak yedi tepe üzerine inşa edilmiştir. Günümüzde bu tepeler, Pula'nın karakterini ve cazibesini şekillendirmeye devam ederek, tarihi çağdaş yaşamla kusursuz bir şekilde harmanlayan pitoresk manzaralar, antik kalıntılar ve sakin yerleşim alanları sunmaktadır.

Bu yılın başlarında TikTok akışımda Pula'yı gördükten ve bu nefes kesici şehrin nerede olabileceğini merak ettikten sonra, orada neler olduğunu görmek için kısa bir gezi yapmaya karar verdim.

İnsanların yaz tatilleri için Dubrovnik ve Split'e akın ettiğini gördüm, ancak Hırvatistan'ın kuzeyinde yer alan, İstria'nın en büyük şehri Pula'yı hiç görmedim. Pula, özellikle de gördüğüm en etkileyici yerlerden biri olan Pula Arenası olmak üzere, olağanüstü şekilde korunmuş Roma kalıntılarıyla ünlüdür.

Dünya çapında çok az simge yapı, antik ihtişamı modern canlılıkla Pula Arena gibi bir araya getirmeyi başarmıştır. Şehir manzarasına hakim olan ve 2.000 yılı aşkın süredir kıyıya yakın bir konumda bulunan amfitiyatro, gezegendeki türünün en iyi korunmuş örneklerinden biridir.

MÖ 27 ile MS 68 yılları arasında inşa edilen yapının neredeyse tamamı sağlam kalmış. Hatta Express'in haberine göre, dört yan kulesi de tamamen korunmuş tek amfitiyatro burası.

Roma amfitiyatroları dendiğinde akla ilk gelen genellikle Roma'daki Kolezyum olsa da, tamamen İstria'nın ünlü beyaz kireçtaşından inşa edilen Pula Arenası ondan daha eskidir. Roma mühendisliğinin bu mimari harikası, diğer antik yapılardan sıyrılmaktadır.

Zamanla bazı kısımları ufalanmış gibi görünse de, bu parçalar aslında Romalılar tarafından başka yapılarda kullanılmıştı. Yaklaşık 20.000 seyirci kapasiteli Pula Arenası, Roma döneminde gladyatör dövüşlerine ve Orta Çağ'da şövalye turnuvalarına ev sahipliği yapmış olmalı.

Sadece amfitiyatroyu keşfetmek bile olağanüstü bir deneyimdi, ancak çok sayıda tur ve gezi seçeneği de mevcut. Sadece 10 € karşılığında bu devasa yapıyı kendi hızımda gezebilir, oturma alanına çıkabilir ve şehrin manzarasını seyredebilirim.

Arenanın en belirgin özelliklerinden biri, performanslara ev sahipliği yapmaya devam etmesidir. Bugün 7.000'den fazla katılımcıyı ağırlayabilen arena, düzenli olarak konserlere, film gösterimlerine ve kültür festivallerine ev sahipliği yapmaktadır.

Şehrin yer üstünde görülecek çok şeyi olsa da, sokakların altında Zerostrasse olarak bilinen gizli bir tünel labirenti yer alıyor. Şehrin kireçtaşına oyulmuş bu geçitler, 20. yüzyılın başlarına dayanıyor ve başlangıçta savaş zamanında bir sığınak sistemi olarak inşa edilmiş.

Şaşırtıcı derecede geniş olan tüneller, rahatça dolaşabilmeniz için geniş bir alan sunuyor.

Eski şehrin kalbinde, hareketli Forum Meydanı'na bakan bir noktada, Hırvatistan'ın en zarif Roma anıtlarından biri olan Augustus Tapınağı yer almaktadır. Tapınağın orijinali, Roma'nın ilk imparatoru ve Julius Sezar'ın evlatlık varisi olan İmparator Augustus'a adanmıştır.

II. Dünya Savaşı'ndaki bombardımanda kısmen yıkılmış olmasına rağmen restore edilen yapı, Forum Meydanı'ndaki kafelerden birinde serinletici bir içecek eşliğinde tüm ihtişamıyla izlenebilir.

Eğer daha çok plaj tutkunuysanız, Pula'da ziyaret edebileceğiniz birkaç önemli plaj alanı bulunuyor ve şehirden kısa bir sürüşle kristal berraklığındaki sularıyla ünlü Hawaii Plajı'na ulaşabilirsiniz.

Yakınlarda çok sayıda otel de var ve ben Pula'ya sadece 10 dakika uzaklıkta, muhteşem deniz manzarasına sahip Park Plaza Histria Pula'da kaldım.

Buna rağmen Pula, turistlerden çok Hırvatların ziyaret ettiği yaz ortasında bile oldukça sakin bir şehir olmaya devam ediyor. Eylül ayında sıcaklıkların hala 25 derece olduğu, Ekim ayında ise 20 dereceye düştüğü Pula'yı yıl boyunca ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim.