Carlos Peña: Kızıl Kuğu, parçalanmış bir dünyada kaos ve kontrol

Nassim Nicholas Taleb'in ortaya attığı "kara kuğu" metaforu, küresel piyasaları sarsan öngörülemeyen olayları anlamak için kilit öneme sahip. Ardından iklim riskleriyle ilişkilendirilen "yeşil kuğu" geldi. Günümüzde, birbiriyle bağlantılı birden fazla krizin bir araya gelmesini özetleyen bir olgu olan "kırmızı kuğu" ortaya çıkıyor: toprak savaşları, ticaret gerginlikleri, finansal istikrarsızlık, iklim felaketleri ve organize suçun yükselişi.
Bu kırmızı kuğu, münferit bir olay değil, belirsizliği yaratan ve otoriterlik ve kontrol kisvesi altında küresel düzeni yeniden tanımlayan bir faktörler ağıdır.
Ukrayna'daki gibi savaşlar, tüm bölgeleri istikrarsızlaştırdı ve tedarik zincirlerini bozarak enflasyonu ve kıtlıkları daha da kötüleştirdi.
ABD ile Çin arasındaki gerginlik, teknolojik ve ekonomik üstünlük için rekabetin küresel hegemonya mücadelesine dönüştüğü bir küreselleşme karşıtı senaryo yarattı. Bunlara bir de artık uzak bir tehdit olmaktan çıkıp kuraklık, seller ve aşırı olaylarla tarımsal üretimi ve toplumsal istikrarı etkileyen bir gerçeklik haline gelen iklim felaketleri ekleniyor.
Bu bağlamda örgütlü suçlar da verimli bir üreme alanı bulmuş durumda. Ancak Donald Trump gibi isimlerin etkisi altında kalan ABD, bu gruplarla mücadele için söylemini ve eylemlerini yoğunlaştırmış, onları "terörist" olarak nitelemiş ve Meksika gibi ülkelere kartellerle mücadeleyi güçlendirmeleri yönünde baskı uygulamıştır. Bu strateji sadece uyuşturucu kaçakçılığını ortadan kaldırmayı değil, aynı zamanda güçlü yönetişim ve ikili işbirliğine dayalı yeni bir düzen kurmayı da amaçlıyor. Bu baskı gerginliklere yol açsa da, suçun yapısal kökenlerine, yani yoksulluk, eşitsizlik ve fırsat eksikliğine de değinilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Bu yaklaşımla ABD, küresel gücün yeniden tanımlanmasında kilit bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor.
Trump'ın merkez figür olduğu Amerikan diplomasisi, yıkıcı bir üslup benimsedi: Saldırgan müzakereler, tek taraflı koşullar dayatma ve rakiplerini dengesiz tutmak için sürekli bir "kontrol" stratejisi. Bu yaklaşım geleneksel liberal düzeni korumayı değil, yeni bir kontrol ve otorite paradigmasını dayatmayı amaçlamaktadır.
Mesaj açıktır: Belirsizliklerle parçalanmış bir dünyada otoriterlik ve merkezi kontrol, görünüşte etkili çözümler olarak sunulmaktadır. Ancak bu yaklaşımın riskleri de var.
Zorlama ve dayatma direnci artırabilir ve istikrarsızlığı daha da körükleyebilir. Kırmızı kuğu sadece krizin değil, aynı zamanda dönüşümün de metaforudur. Eski kesinliklerin çöktüğü, geleceğin oynaklık ve yoğunlaşmış güç üzerine kurulduğu bir dünyayı temsil ediyor.
Soru, yeni kuğuların (siyah, yeşil veya kırmızı) ortaya çıkıp çıkmayacağı değil, bu yeni gerçeklikte nasıl yol alacağımızdır.
Cevap, uyum sağlama yeteneğinde ve kontrol ile özgürlük, düzen ile kaos arasında bir denge arayışında yatmaktadır. Kırmızı kuğu çoktan ortaya çıktı ve etkisi, küresel oyuncuların bu benzeri görülmemiş zorlukla nasıl yüzleşeceğine bağlı olacak.
Düşünce: Kırmızı kuğu, belirsizlik yaratan ve gücü yeniden tanımlayan jeopolitik, iklimsel, ekonomik ve güvenlikle ilgili küresel krizlerin bir araya gelmesini sembolize ediyor. Bu, münferit bir olay değil; kontrolün ve otoriterliğin kaosa yanıt olarak sunulduğu yeni bir normaldir. Etkisi, dünyanın istikrar ve özgürlüğü dalgalanmalar arasında nasıl dengelediğine bağlı olacak.
elfinanciero