Bir ses, iki nefes...

Mukadderat, takdiri ilahi, lafım yok olamaz da. Biz insanız, bilemeyiz. Her şeyi, erkeni geçi. Yüce Yaratan bilir. Temennimizdir, hiç kaybımız olmasın. Olacak şey mi, bu. Eşyanın tabiatına aykırı, canlının da. Olması mümkün değil. Bunca yıldır koca dünya, kime kaldı ki. Kavanoz dipli dünya, kimini güldüren kimini ağlatan dünya. Son gülen iyi güler, böyle de bir şey var. Arsa, tapu, mal, mülk, çek, senet, para götüren de yok. 'Mal sahibi, mülk sahibi. Hani bunun ilk sahibi, Mal da yalan, mülk de yalan, Var gel sen de biraz oyalan' demiş Yunus Emre. İşte geldik, gidiyoruz, bilinmez bir yere. İçinizi karartmak değil derdim. Ama gerçek bu, hayatın yaşamın olmazsa olmazı. Hazır olmak gerek. Kalp kırmaya, hak yemeye, haram yemeye, ah almaya değmez. Hele ki para ve menfaat için asla. Telefonlaşıyoruz, arıyoruz, arayanlarımız var sağ olsunlar dünya gözüyle. Anı yaşamak gerek. Yıllar önce İbrahim Fırla hocamın ağır hasta olduğunu öğrendim. İnternet yok. Telefon açtım, konuşamadım haliyle. Evindeydi, git işte. 'Yarın giderim' dedim, erteledim. Halt ettim. Yarını görmek, ne büyük nimet oysa. Sabaha uyanmak. İki kişi için de geçerli. Ya biri çıkamazsa. Öyle de oldu, son kez göremedim. Elini öpemedim, İbrahim hocamın. İçimde uhde kaldı. Unutamıyorum. Akıllandım aynı hatayı Hüsnü Özdemiroğlu hocamda yapmadım. Ses telleri alınmıştı, konuşamazdı. Maviş gözleriyle anlaşırdık. Hakem odasında birden kâğıt kalem aldı. 'Unutursunuz beni' yazdı, bir de hüzünlü bir şekilde başını aşağı yukarı kaldırdı indirdi merhum.
Hemen facebook sayfasında Ahde Vefa Hakem Sayfası açtım, 'unutmadım hocam unutturmam'. Sözümde durdum. 'Düğünlerde, cami avlusunda buluşuyoruz' denir her zaman. Düğünleri geçiniz, anca musalla taşı başında toplanıyoruz. Ona da gidersek, gidebilirsek. Birbirimize yaklaşıyoruz. Yaş almışlık, hastalık, sıcak, soğuk gibi engeller çıksa da. Göztepeli, Karşıyakalı futbolcu, Milli hakem Hulusi Aldaç hocam için göreve gittiğimizde toplandık. Birleştirdi bizi güzel insan. Efsanelerim Ulvi Derin, Mehmet Türken (Fuji Mehmet), İrfan Ertürk (Köylü İrfan), Sadettin Dülger (Dayı), Gürsel Baliç ve de Suat Çetin ile sohbetin tadına doyum olmadı, Eski Göztepeliler Kıraathanesi'nde. Hayat böyle bir şey işte. Vefat üstüne vefat yaşıyoruz, acı, kayıp. Bir daha göremeyeceklerimiz. Son, veda. Olmayacak mı olacak, hazır mıyız? Hazır da değiliz, hepimiz meşgulüz. Kendimiz için hazır değiliz hiçbir zaman. Bizler için daha erken. 33 yaşındaki Denizlili hakem kardeşim Muratcan Ilgaz'ın evinde cansız bedeni ile karşılaşıldı. Çok üzüldüm, şok oldum. Hepsi çok erken, geçi olmaz. Sabri Korkmaz, temiz yürekli kaptanımı da kaybettik. Ergün Gülaç hocam, Milli futbol hakemi. Aykırı, özel insan, süper ligin yardımcı hakemlerinden. Yoğun bakımda kaldı, dirençlidir ama olmadı. Hele ki fotoğraf gördüm, üç kişi var. İkisi hakem biri futbolcu, kaptan. Bülent Yavuz MHK Üyeliğimi yaptı, telefonlaşırdık Ergün Gülaç hocam, İzmir'de yaşayan her gün görüştüğüm Erhan Önal kaptanım, Galatasaray ile Milli Takımımızın efsanesi. O kadar çok var ki vefat eden. İnsanlık namına, can veren. Hepsine rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun. Yazmazsam sevgilerine ihanet olarak görüyorum. Affet Yüce Rabbim sen muktedirsin bilirsin, biraz ara versek. İsyan değil asla bu, insanlığımdan ötürü.
Egetelgraf