Ozzy Osbourne’un ardından: İşte en çılgın anları

76 yaşında hayata veda eden Ozzy Osbourne, yalnızca Heavy Metal’in öncülerinden biri değil, müzik tarihinin en özgün ve en unutulmaz figürlerinden biriydi. “Karanlığın Prensi” olarak anılan Osbourne, kariyeri boyunca sadece müziğiyle değil, yarattığı skandallarla da gündemden hiç düşmedi. İşte Karanlığın Prensi’nin unutulmaz anları.
Derleyen: Petek Uğur

Iowa’da 1982’deki bir konserde, izleyicilerden biri sahneye bir yarasa fırlattı. Osbourne, gerçek olmadığını sanarak yarasanın kafasını ısırdı. Ağzı kanla doldu. Ozzy, konseri tamamlamadan hastaneye gitmedi. Konser sonrası hastaneye götürüldü ve kuduz aşısı oldu. Olayın ardından yıllarca “Gerçek miydi?” sorusu soruldu. Osbourne, “Gerçekti, o yarasa yaşıyordu” dedi. Yarasa ise ona sonsuza kadar yapışacak bir sembol hâline geldi.
Ozzy Osbourne, 1981’de yeni bir dönemin kapılarını aralıyordu. CBS Records ile imzaladığı anlaşmayı kutlamak üzere şirkete iki güvercinle gitti. Planı basitti: Kuşları serbest bırakacak, barış mesajı verecekti. Ama işler planlandığı gibi gitmedi. Osbourne bir anda sinirlendi, eline aldığı güvercinlerden birinin kafasını ısırdı. Ardından bir tanesini daha. Osbourne kapı dışarı edildi. “Bir daha CBS’te işin olmayacak” denildi. Ama kariyeri bitmedi. Yıllar sonra Osbourne o anı şöyle anlattı:
“Kuş zaten ölmüştü. Boşa gitmesin diye kafasını ısırdım.”
Bir diğer ilginç an ise Ozzy’nin 1984’te Mötley Crüe ile turnedeyken burnuna karınca çekmesi. Ozzy’nin turda otel konaklaması sırasında, yerde eriyen dondurmaya gelen canlı karıncaları çektiği yönünde bir söylenti vardı. Mötley Crüe’nün davulcusu Tommy Lee olayın yaşandığını iddia etti ve Ozzy de 2024’te olayı şu sözlerle doğrulamıştı: “İnsanların bunu sürekli sorduğunu biliyorum. ‘Dostum, gerçekten mi?’ diyorlar. Kesinlikle! Bunu uydurmak mümkün değil.”
Texas’ta 1982’de sarhoş hâlde dolaşan Osbourne, Amerika’nın tarihî sembollerinden biri olan Alamo Anıtı’na işedi. San Antonio şehri onu 10 yıl boyunca şehirden men etti. Osbourne yıllar sonra pişman oldu. Hem özür diledi, hem 10 bin dolar bağışta bulundu, hem de anıtı yeniden ziyaret etti. Alamo yetkilileri ise bu dönüşü, “pişmanlıktan barışmaya uzanan bir hikâye” sözleriyle karşıladı.

Ozzy Osbourne’un yaşamındaki en karanlık anlardan biri, alkol ve uyuşturucu kullanımının en yoğun olduğu dönemde yaşandı. Yıllar sonra yaptığı bir açıklamada, evdeki 17 kediyi tüfekle öldürdüğünü itiraf etti. Olaydan sonra eşi Sharon Osbourne, onu piyanonun altında, elinde bir tüfek ve bıçakla buldu.
Bu yalnızca bir kriz anı değil, Osbourne’un kendi deyimiyle “hayatın kontrolünün tamamen kaybedildiği” bir dönemin simgesiydi.
1970’li yıllarda Ozzy Osbourne’un LSD ile ilişkisi fazlasıyla yoğundu. Bir gün 10 doz LSD aldıktan sonra kendini bir tarlada buldu. Saatlerce bir atla konuştuğunu söyledi. Bu deneyimin sonunda, atın ona dönüp “Defol” dediğini iddia etti. Osbourne, bu olaydan sonra LSD kullanmayı bıraktığını söyledi.
1981’deki Diary of a Madman turnesinde Osbourne, sahneye çiğ et fırlatmaya başladı. Gösterinin bir parçasıydı. Sahnedeki et parçaları kısa sürede seyirciden karşılık buldu. Koyun testisleri, yılanlar, ölü hayvanlar sahneye atıldı. Hatta bir keresinde canlı bir kurbağa fırlatıldı. Kaos, gösterinin bir parçası hâline geldi.
Osbourne o dönemi yıllar sonra şöyle anlattı:
“Eskiden filmlerde olurdu, pastayla birbirine saldırırlardı. Ben de etle denedim.”
Ancak bu gösteri fikri bir süre sonra kendisi için de yorucu hâle geldi. Her konser, seyircinin bir önceki akşamdan daha fazlasını beklediği bir yarışa dönüştü. Osbourne, zamanla bu oyundan sıkıldığını söyledi.
Ozzy Osbourne’un kariyeri kadar, bağımlılık geçmişi de ağırdı. Alkol ve uyuşturucu kullanımı nedeniyle 1979’da Black Sabbath’tan kovuldu. O sırada sadece müzikal değil, kişisel felaketler de yaşadı.
Osbourne, 1989’da Sharon’ı boğmaya teşebbüs ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı. Olayı 2007’de verdiği bir röportajda anlattı: “Duvarlarında insan pisliği olan bu küçük, tek kişilik hücrede uyandım ve ‘Ben şimdi ne halt ettim’ diye düşündüm. Bir polis memuru bana bir kâğıt parçası okudu ve ‘Bayan Sharon Osbourne’u öldürmeye teşebbüs etmekle suçlanıyorsunuz’ dedi. Nasıl hissettiğimi anlatamam. Sadece uyuştum.”
2013 yılında tekrar uyuşturucuya ve içkiye döndüğünü kabul etti. “Karanlık bir yerdeydim, en çok sevdiğim insanlara iğrenç davrandım” dedi.
Osbourne, 2003’te geçirdiği bir ATV kazasında boynunu kırdı, nefessiz kaldı, ölümden döndü. 2020 yılında Parkinson hastalığı teşhisi aldı. Sayısız ameliyat geçirdi. “Her sabah bir şeylerin daha kötüye gittiğini görüyorsun” diyerek bu süreci anlattı. Karanlığa gömüldüğünü hissettiğini, Sharon’ın onu tekrar hayata döndürdüğünü söyledi.
Hayvanlara yönelik şiddet içeren davranışlarıyla yıllarca anıldı. Yarasa ve güvercin olayları, onun ismini efsaneye dönüştüren karanlık sayfalardı. Ancak hayatının son döneminde farklı bir Ozzy vardı.
2020’de PETA ile birlikte çalıştı, kedilerin tırnaklarının sökülmesine karşı yürütülen kampanyada yer aldı. “Bu bir manikür değil, ampütasyon” diyerek hayvan hakları savunuculuğu yaptı.
PETA, Ozzy’nin ölümünün ardından şu açıklamayı yaptı:
“Ozzy Osbourne bir efsane ve provokatördü, ancak PETA ‘Karanlığın Prensi’ni en çok hayvanlara gösterdiği nazik tavırla hatırlayacak; son olarak da kedilere gösterdiği nazik tavırla. Ününü, acı verici ve sakatlayıcı tırnak çıkarma yöntemlerini kınamak için kullanmıştı. Ozzy şarkıcı olabilir, ancak eşi Sharon ve kızı Kelly, hayvanları koruma konusunda aynı fikirdeydiler. Ozzy, dünyanın dört bir yanındaki hayvan hakları savunucuları tarafından özlenecek.”
Son konserini 5 Temmuz 2025’te Birmingham’da verdi. Eski grup arkadaşlarıyla Black Sabbath’ı bir kez daha sahneye taşıdı. Yarasa figürlü tahtında oturarak şarkı söyledi. “Ben Iron Man’im, çıldırın artık!” dedi, son kez binlerce kişilik bir kalabalığı coşturdu.
Ozzy Osbourne, yalnızca bir sahne figürü değil, yarasa kafası ısıran adamdı. Kırık kemikleriyle müziğin peşinden gitmeye devam eden bir savaşçıydı. Kendi içindeki canavarla yıllarca savaştı. Bazen kaybetti, bazen kazandı. Ama hep sahnedeydi.
Kaynak: Daily Mail & The Guardian
Medyascope