Yatırımda en güçlü kalkan: Fiziki altın

Ekonomik belirsizliklerin, jeopolitik krizlerin ve dijital tehditlerin arttığı günümüzde, yatırımcılar yeniden güvenli liman arayışında. Demaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, altının sadece bir yatırım değil, tarihi olarak kanıtlanmış bir güvence olduğunu vurguladı. Kitiş, küresel ölçekte siyasi gerilimler, savaşlar, ekonomik kırılmalar ve krizlerin gölgesinde belirsizlik her geçen gün derinleşirken, yatırımcının yönünü yeniden ‘güvenli liman’ altına çevirmesi gerektiğini söyledi.
"Uzun vadede güvende kalmanın en mantıklı yolu fiziki altına sahip olmaktan geçiyor"Küresel belirsizliklerin derinleştiği, geçici sakinliklerin ardında yeni krizlerin biriktiği bir dönemde, yatırımcılar için en sağlam limanın yine altın olduğunu söyleyen Kitiş, "Dünya bir kez daha belirsizliğin koyulaştığı, güven arayışlarının hız kazandığı bir dönemden geçiyor. Umutlarımızı kaybetmemeliyiz; ancak göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek var. Son günlerde gözlemlediğimiz geçici olduğunu düşündüğüm durulmalar gerçekten çözümlenmiş sorunların göstergeleri değil, daha büyük ihtimalle fırtına öncesi sessizlik görüntüsünde. Maalesef, çözüme değil, çözümsüzlüğe doğru ilerliyoruz. Her gün yeni bir kriz başlığı, henüz tetiklenmemiş durumda olsalar bile küresel sistemin istikrarsızlığını daha görünür kılıyor. Yani geçici durulmalar aldatıcı olabiliyor. Bugün sakin gözüken jeopolitik veya ekonomik bir başlık, yarın ani bir kırılmanın fitilini ateşleyebilir. Ve bu döngü ne yazık ki sıklaşarak devam ediyor. Bu tür bir dünyada, yatırımcıların artık daha net bir gerçeği görmesi gerekiyor; Altın yalnızca değerli bir metal değil, zamanın testinden geçmiş bir varlık koruma aracıdır. Ülkemizin mevcut ekonomik konjonktürü ve dünya genelindeki finansal sistemin kırılganlığı düşünüldüğünde, uzun vadede güvende kalmanın en mantıklı yolu fiziki altına sahip olmaktan geçiyor" dedi.
"Altın sabırsız olanı değil, sabreden yatırımcıyı ödüllendirir"Kısa vadeli iniş çıkışlara aldanmadan, yatırımın rotasını uzun vadeli güvene çevirenler için altının, bugün her zamankinden daha stratejik bir konumda yer aldığına değinen Ahmet Cumhur Kitiş, "Kısa vadeli fiyat dalgalanmaları, yatırımcının rotasını şaşırtmamalı. Asıl hedef, altın varlığımızı artırmak ve portföyümüzü sağlamlaştırmaktır. Çünkü fiyat yalnızca anlık bir göstergedir; altının gerçek kıymeti, zaman içinde ve kriz anlarında kendini gösterir. Bu sebeple bireysel yatırımcıların portföylerinin en az yüzde 30 ila yüzde 40’ını altın ile güçlendirmesi yalnızca akıllı bir tercih değil, aynı zamanda stratejik bir gerekliliktir. Altın sabırsız olanı değil, sabreden yatırımcıyı ödüllendirir. Ne borsa kadar dalgalı, ne de döviz kadar spekülatiftir. Ama kriz geldiğinde hepsinden önce ayakta kalan da odur. Bugün merkez bankalarının, büyük fonların ve devlet rezervlerinin bile yönünü yeniden altına çevirmesi tesadüf değildir. Türkiye’de de yastık altındaki altınların tekrar önem kazandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu, sadece kültürel bir gelenek değil, aynı zamanda doğal bir refleks: Güvensizlik arttıkça insanlar en güvendikleri limana yönelir. Bizim gibi firmaların bireysel yatırımcıyla kurduğu yakın temas da bu ihtiyacın yeniden şekillendiğini ve toplumun farklı kesimlerinin bilinçlendiğini gösteriyor" diye konuştu.
Kitiş son olarak, "Ekonomik model değişebilir, para birimleri çökebilir, güven algısı kaybolabilir ama altının tarihi işlevi asla kaybolmaz. Çünkü altın sadece yatırım değil; dirençtir, korumadır, zamanın testidir. Altın alırken hedefimiz fiyat değil, sahip olduğumuz altın miktarı olmalı. Sayıya, gramaja, fiziki varlığa odaklanmalıyız. Fiyat gelip geçer; altın kalır. Altının fiziki olarak elde bulundurulması, bugünün dijitalleşmiş ama kırılgan finansal yapısında daha da kıymetli hale geldi. Banka sistemlerine, dijital para politikalarına veya dış müdahalelere karşı gerçek güvence hala elinizde tuttuğunuz saf altındır. Kısa vadeli kazanç beklentisiyle değil, orta ve uzun vadeli bir stratejiyle hareket edenler altından gerçek anlamda kazanç sağlar. Bu da portföylerde altına en az yüzde 30 ila yüzde 40 oranında yer verilmesini zorunlu kılar. Türkiye’de son dönemde yastık altı altınların yeniden değer kazanması, sadece ekonomik bir tepki değil; halkın içgüdüsel olarak riskten kaçış refleksidir. Bu eğilimin artması aynı zamanda markaların topluma dokunan güven modelleri inşa etmesini gerektiriyor. Çünkü sonunda hep altın kazanır. Bu, yalnızca bir gözlem veya slogan değil, tarihin defalarca ispatladığı bir gerçektir. Zamanı geldiğinde yalnızca o konuşur. O zaman çoktan geçmiş olanlar, sessizce izler" ifadelerine yer verdi.
İHA
Muhabir: Haber Merkezi
İstanbul Gazetesi