Sağlık. Günlük hayatımızda olumsuzluk önyargısının tuzağına mı düştük?

Bu bilişsel önyargı duygularımızı, hafızamızı, kararlarımızı... ve günlük mutluluğumuzu etkiliyor. İyi haber şu ki, etkilerini sınırlamak mümkün. Ancak bunun için önce onu anlamamız gerekiyor.
Olumsuzluk önyargısı ilk olarak evrimsel tarihimizle açıklanmaktadır.
Hayatta kalmamızın tehditleri tespit etme yeteneğimize bağlı olduğu bir dönemde, iyimserliğe kapılmak yerine aşırı tetikte olmak daha iyiydi. Şüpheli bir hışırtı duyup, potansiyel bir yırtıcıdan, hatta bir sincaptan bile kaçmak, hayatta kalma şansımızı artırıyordu.
Araştırmacılar Paul Rozin ve Edward Royzman'a göre bu olgu, bilgi işleme sürecimizdeki temel bir asimetriye dayanıyor.
İnsanlarda olumsuzluk daha çok dikkatimizi çeker, daha iyi hatırlanır ve davranışlarımızı daha güçlü etkiler.
Nörobilim araştırmaları, beynin olumsuz uyaranlara daha yoğun tepki verdiğini ortaya koyarak bu davranışı doğrulamıştır.
Örneğin, beyin görüntüleme çalışması, duyguları yönetmede kilit bölge olan amigdalanın olumsuz görüntülerle karşılaşıldığında daha aktif hale geldiğini gösterdi.
Günlük hayatımızdaki olumsuz önyargılarBu önyargı günlük yaşamda açıkça görülür. Ne kadar küçük olursa olsun, kötü haberleri ve olumsuz olayları daha kolay hatırlama eğilimindeyiz.
Örneğin, bir müşterinin eleştirisini bir meslektaşınızın iltifatından, toplu taşımada yaşanan küçük bir çarpışmayı çocuğunuzla yaşadığınız mutlu bir anıdan daha kolay hatırlarsınız. Bu zihinsel filtre, size gerçekliğin kısmi bir görünümünü verir.
Olumsuz sinyallere yönelik bu artan algı, insanların günlük hayatın gerçekte olduğundan daha kasvetli olduğuna inanmasına yol açar. Bu durum, kronik strese, motivasyonsuzluğa ve hatta bazı durumlarda üzüntü ve depresyona neden olabilir.
Peki bu önyargıyı nasıl aşabiliriz?Hoş deneyimleri fark etmenin ve tatmanın, refahı ve psikolojik dayanıklılığı sürdürülebilir bir şekilde artırdığı yaygın olarak gösterilmiştir. Peki bunu nasıl yapabiliriz?
Bu önyargının farkına varın. Bu, kendinizi ondan uzaklaştırmak için iyi bir başlangıçtır. Ardından bir sonraki adıma geçin: minnettarlığı geliştirin ve olumluya odaklanın.
Tıpkı bir kas gibi, olumluyu algılama yeteneğimiz de eğitilebilir. Bir şükran günlüğü veya küçük günlük zaferlerin günlüğünü tutmak basit ama etkili bir araçtır.
Her akşam, gününüzden üç güzel anı yazın: Bir gülümseme, bir başarı, hoş bir his... Yapılan araştırmalar, bu egzersizin düzenli yapıldığında, kişinin refahını önemli ölçüde artırdığını gösteriyor.
Yavaşlamayı, gözlemlemeyi, keyifli anların tadını bilinçli bir şekilde çıkarmayı öğrenmek de zihinsel izlerini güçlendirmeye yardımcı olur.
İşte farkındalığın sunduğu şey budur; stresin ve tekrarlayan olumsuz düşüncelerin etkilerini ortadan kaldırmada etkili olduğu yaygın olarak kanıtlanmıştır.
Kaynak: Rozin, P. ve Royzman, EB (2001). Olumsuzluk Yanlılığı, Olumsuzluk Baskınlığı ve Bulaşma. Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi - Emmons, R.A. ve McCullough, M.E. (2003). Nimetleri ve yükleri saymak: Günlük yaşamda minnettarlık ve öznel refah üzerine deneysel bir araştırma. Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi.
Le Progres