Mazlum Vesek yazdı: Açık “Perde” neyi anlatır?

Altın Koza Film Festivali’nde adıyla ilk etapta dikkatimi çeken filmlerden biri “Perde”ydi. Kendi başına imgesel ve simgesel sayısız olguyu düşündüren perde, bu filmde hangi amaçla kullanılıyordu?
Kocaman bir bayrağın ön cepheye asılı durduğu apartman bahçesindeki kedileri besleyen Samet (Cem Zeynel Kılıç) zemin kat komşusu kadının açık perdesinden soyunduğunu görür. Kadın onu fark edince Samet kaçar. Apartmandaki kavga seslerini duyar. Çünkü olay kapıcının üzerine kalmıştır. Bu başlangıçta perde ilk anlamıyla karşımıza çıkar.
Aynı akşam Samet ve eşi Zeynep (Tülin Özen) Samet’in genel müdürlüğe terfi etmesini arkadaşlarıyla kutlamak için hazırlık yapmaktadır. Arkadaşları Selim-Filiz çifti (Bedir Bedir-Duygu Karaca), Yasin-Ebru çifti (Faruk Barman-İpek Türktan) ile aynı sofraya oturduklarında uzun diyalogların doldurduğu bir sohbet başlar. Doğrusu uzun zamandır Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz sineması dışında diyalogları akışı sakatlanmadan sürdüren eser bulmak zordu. “Perde”deki diyaloglar karakterlerin kişiliğine uygun ve bağlamı içinde gayet başarılı. Film, uzunca bir süre masa etrafında ama sonuna kadar aynı evin içinde devam eder. Çok kısa bir merdiven başı görüntüsünü saymazsak tek mekanda devam eden bir film izliyoruz. Perde, bu yönüyle filmin tiyatro sanatından beslenen tarafına işaret ediyor. Ve bir başka anlamıyla karşılaşıyoruz.
Sofrada konu nasılsa apartmandaki “dikizleme” konusuna gelir. Kapıcı suçlanmıştır. Karakoldadır. Zeynep, kapıcılarının böyle bir şey yapmayacağını savunur. Bu arada Samet’in eski elbiselerini kapıcıya verdiğini öğreniriz. Aynı kıyafet ve beyaz torbayla açık perdeli komşuya kapıda yakalanır ve dövülür.
Kültürel durumları ve sınıfsal kökenleri farklı ama anda küçük burjuva diyebileceğimiz arkadaş grubunun sohbeti mevcut konumlarına göre değil, kültürel kodlarından devam eder. Gayet dostça görünen ortamda yıllar içinde değişen konumlara göre hesaplaşmalar da yaşanır. Örneğin Samet’le üniversite yıllarından beri tanışan Selim (gerçekten de adı gibi halim selim) onun hayatında ne kadar şanslı olduğunu anlatır ama aslında arkadaşının kişiliğinin zaaflı yanlarını ve sistem karşısındaki dezavantajlarını anlatır. Bununla birlikte Samet’in eski konumu için onun desteğine ihtiyacı vardır.
Yasin ve eşi Ebru hayata bakışları çok farklıdır. Dinsel referanslarla da konuşan Yasin (yine adına uygun) başka bir kadınla hayat kurmanın peşindedir.
Bütün bunların içinde Samet’i saran korku apartmandaki kameradır. Görüntüler incelenecektir. Kapıcının eşi Songül (Özlem Durmaz) eve gelip kendilerinden yardım ister. Kadını teselli ederler.
İlerleyen sahnelerde apartmanın önünde asılı duran bayrağın kamerayı kapattığını ve hiçbir görüntünün izlenemediğini öğreniriz. Samet, rahatlar. Özgüveni geri gelir. Ancak, bu sefer eşi üstündeki kıyafetlerden şüphelenmiştir. Selim’in anlattıklarını da hatırlatarak bir hücuma girer.
Filmin geri kalanında komşunun eşi Harun’un durumu öğrenip kapılarına dayanmasını görürüz. Samet korkar ve bu sefer Zeynep eşini savunur. Harun, bir şeyi ispatlayamadığı gibi Zeynep’in aile nüfuzundan da korkar.
Sofra başındaki uzun diyaloglar boyunca kapıcıyı savunan Zeynep artık kendi itibarını ve konfor alanını korumaya başlar. Kapıcıya etmedik hakaret bırakmaz. Sofra başındaki ahlaki tutum tuzla buz olmuştur. Kültürden gelen savunu sınıfsal konumun gerçeği karşısında parçalanmıştır.
“Perde” güçlü senaryosuyla dikkat çeken bir film. Özkan Çelik’in yönettiği ve filmin oyuncularından Cem Zeynel Kılıç’la birlikte senaryosunu yazdığı film diyalog akışıyla da çok başarılı. Tülin Özen’in oyunculuk performansı dikkat çekiyor. Bu yönleriyle festivalde iddialı olacağını söyleyebilirim.
Özellikle “Nefesim Kesilene Kadar” filmiyle sinemamızda iz bırakan Emine Emel Balcı’nın Altın Koza’da yarışan “Buradayım, İyiyim” filmi kadın özgürlük mücadelesi ve hikayeyi örmesi açısından övgüyü ve uzun bir yazıyı hak ediyor. Yazık ki festival bitiyor.
Ali Cabbar’ın yönettiği “Annemin Solgun Çiçekleri” Ege’de jeotermal santrallerin yıkımına yol açtığı tarıma yöneltiyor kamerasını. Her türlü eksiğine rağmen yok olmakta olan tarım alanlarını işlemesi önemli. Yıkımla sonuçlanan kişisel arayışlara da dikkat çekiyor. Ancak Demircan Demir’in filmin ismini hissettiren başarılı müzikleri ve Evren Gündoğdu’nun buna eşlik eden görüntülerinin altını çizmek isterim.
Festivalde Mehmet Güreli’nin “Biket İlhan: Sisler Bulvarından Geçtim” belgeseli bana çok şey öğretti. Tanıl Bora’nın yönlendirici olduğu Tufan Taştan ve Reha Erdem’in konuşmacı olduğu “Gerçek ile Kurmaca Arasında Hakikat ve Sinema” panelinde ve sonrasında renkli sohbetler yaşadım. Reha Erdem’e selamlarımla!
Festivalin ödül töreninden notlarla yine Medyascope sayfalarında buluşacağız.
Medyascope